Hayrette Bırakan 5 Eğilim, 5 Deney

Bu yazıda insanların değişik ortamlarda nasıl beklenmedik davranış ve tutumlar gösterdiğini açıklayan 5 bilimsel psikolojik deney özetlenmiştir.

Konum Şiddete Yöneltebilir, Değişime Kör Kalınabilir, Otoriteye İtaat Yaygındır, Gruba Uyum Nesnel Gerçekliği Perdeler, Kendimize Yalan Söylediğimiz Olur.

Fotoğraf: Free stock photos

Kültürümüzde "bulunduğu kabın şeklini almak" deyimi vardır. Girdiği ortama göre düşünce, tavır ve davranış sergileyen insanlar için kullanılır. Hoş görülmez, ayıplanır, eleştirilir. Çoğu zaman insanlar bunu bilinçli yapar. Hem kendisi hem de çevresindekiler genellikle durumun farkındadırlar. Zaman içinde düzelme ihtimali vardır.

Ne var ki bazı çevreler ve ortamlar insanı büyülercesine çekim alanlarına katar. Kişi bilinçsizce, kontrolünün dışında farklı kişiliklere bürünür, öngörülemeyen davranışlar gösterir. Böyle durumlar insan zihninde bulunan tam olarak algılayamadığımız bazı gizemli alanlardan kaynaklanmaktadır.

Aşağıda belirtilen araştırmalar bu gizemli alanların nelere yol açtığını göstermektedir. Sonuçlar hayret vericidir. Kendimizi algılayış biçimimizi düzenleme ve insan zihnini daha iyi anlamaya çalışma gereğini ortaya koymaktadır.

Öğrenciler için okul içi ve okul dışı hayat, onları yaşlarının da etkisiyle değişik grup, ortam ve etkinlikler içine sokar. Girdikleri ortamlardan olumlu veya olumsuz etkiler alırlar. Aşağıda açıklanan araştırma sonuçları, öğrencilerin yaşadığı bu türden süreçleri ve değişimi daha iyi anlamada faydalı olacaktır.

Kendimiz hakkında öğrenecek çok şeyimiz var...

1. Stanford Hapishane Deneyi - Konum Şiddete Yöneltebilir

Bu deney sosyal çevrenin insanları nasıl etkilediğini göstermektedir.

Hiçbir suça karışmamış 24 sağlıklı üniversite öğrencisi deney için yapılmış bir taklit hapishaneye yerleştirilir. Bir kısmından gardiyan rolü, diğerlerinden mahkum rolü oynamaları istenir. Deney 15 gün olarak planlanır. Ama gardiyanların mahkumlara şiddet kullanmaları ve saldırmaları nedeniyle ilk 6 gün içinde sonlandırılır.

Stanford hapishane deneyi, algılanan gücün psikolojik etkilerini araştırma girişimi olarak başlamıştır. Stanford Üniversitesinde Ağustos 1971'de psikoloji profesörü Philip Zimbardo yönetiminde gerçekleştirilmiştir. Birçok psikoloji ders kitabında yer almaktadır. Varılan en önemli sonuç, saldırganlıkta ve kötü davranmada ortam ve durumun bireysel kişilik özelliklerinden daha etkili olduğudur.

Bu deneyin gösterdiği gerçek; psikolojik yapıları bakımından normal insanların bile, belirli ortamlara sokulduğunda bu ortamların etkisiyle çok kötü ve beklenmedik davranış çizgileri sergileyebilmeleridir.

2. Tahta Kapı Deneyi - Değişime Kör Kalınabilir

Bu deney, gözümüz önünde meydana gelen değişimleri nasıl da fark edemediğimizi göstermektedir.

Bir grup üniversite öğrencisinden teker teker araştırmacının kullandığı birisine talimatlar vermeleri istenir. Tam talimatın verilmesi esnasında yine araştırmacının kullandığı, sırtında tahta bir kapı  taşıyan işçi aralarından geçer. Bu sırada kapıyı önceden talimatları dinleyen kişi yüklenir ve sırtında kapı olduğu halde gider. Önceden tahta kapıyı taşıyan kişi hemen dinleyici konumuna geçer. Talimat veren, deneydeki öğrenci bu değişimi fark edemez, farklı kişiye aynı kişiymiş gibi talimatlarını vermeye devam eder. Deneye katılan öğrencilerin yarısı değişimi fark etmiş, yarısı fark edememiştir.

Bu durum değişim körlüğü olarak adlandırılır. Değişim körlüğü, gözlemlenen nesne veya kişilerde meydana gelen, gözlemcinin beş duyusunu uyaran bir değişim olduğunda bu değişimi algılayamama durumudur. İnsan ilk algıladığını koruma eğilimindedir. Dikkatle ilgili bir sorundur. İnsan zihninin, karşı karşıya geldiği değişimleri fark edemeyebileceğini göstermektedir.

3. Milgram'ın Otorite Deneyi - Otoriteye İtaat Yaygındır

Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgram, II. Dünya Savaşından sonra 1974 yılında Nazileri insanları öldürmeye yönelten sebepleri anlamak istemiştir.

Deney, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi değerleriyle çelişse bile itaat etmeye ne kadar istekli  olduklarını ölçmeyi amaçlamıştır.

Öğretmen rolünde olan, araştırmacının kullandığı kişi, deneye katılan öğrenci rolündeki kişilere talimat vermektedir. Araştırmacının kullandığı bir kişiye bağlı bir elektrik şok makinesi vardır. Bu makineye değişik yükseklikte voltajlar verilebilmektedir. Deneye katılanlar bunu böyle bilmektedir. Aslında voltaj yükselmemekte ama araştırmacının kullandığı elektriğe bağlı kişi voltaj gerçekten yükselmiş gibi bağırmakta, çırpınmaktadır.

Öğrenciler deneye sırasıyla teker teker katılır. Deney her öğrenci için bir saat kadar sürer. Öğretmen, deneye katılan öğrencilere voltajı yükseltmeleri talimatını verir. Deneye katılan öğrencilerin %65'i, elektriğe bağlı kişinin tüm bağırmalarına rağmen voltajı 450'ye kadar yükseltmişlerdir.

Bu deney, insanların otorite olarak algıladıkları figürlerin isteklerini yerine getirmeye ne kadar çok eğilimli olduklarını göstermektedir. Ne yazık ki diğerlerinin acı çekmeleriyle, hatta ölümleriyle bile sonuçlansa, birçok insanda otorite figürlerinin beklentileri doğrultusunda davranma eğilimi vardır.

4. Asch'ın Uyum Deneyi - Gruba Uyum Nesnel Gerçekliği Perdeler

Bu deney ile fikir, inanç ve kararların topluma uyum adına objektif gerçeklikten nasıl uzaklaşabildiği gösterilmiştir.

Sosyal Psikolog Solomon Asch, 1953 yılında, insanın karar verme sürecinde çevrenin etkisinin ne denli önemli olduğunu gösteren bir deney yaptı. Deneklere iki kart gösterildi. Kartların birinde farklı boyda üç dikey çizgi vardı. Diğer kartta, önceki karttaki çizgilerden birisiyle aynı boyda tek dikey çizgi vardı. Onlardan ilk karttaki üç çizgiden hangisinin diğer karttaki tek çizgiyle aynı boyda olduğunu söylemeleri isteniyordu. Denekler, Asch’ın asistanlarından oluşan ve kasıtlı olarak yanlış cevap veren grubun içine teker teker alınıyordu. Asistanların cevaplarını dinledikten sonra kendi kararlarını veriyorlardı. Sonuç olarak deneye katılanların %75’i, 12 kritik denemede en az bir kez bariz bir gerçekten vazgeçerek gruba uymuş, yanlış cevap vermişti. Gerçeğe göre karar verenlerin oranı %25’ti.

Sonuçlar, inançların ve kararların her zaman onların doğru olmalarından kaynaklanmadığını gösteriyor. Bazen onlara, değer verdiğimiz insanların gözünde bizi iyi gösterdikleri için inanırız. Yanlış inançlar, toplumsal alanda işe yarasa da gerçeklik dünyasında safsata olarak kalır. İkisi arasından seçim yapmak zorunda kalanlar genellikle aile ve arkadaş çevresini, gerçeklikten daha çok tercih etmektedir.

Çelişkide kaldığımızda, gerçeklik temelinde bireyselliği ve özgünlüğü benimsemek kişisel tercih meselesidir. Yakın tarihimizde toplumsal hareketlerden doğan badireleri hepimiz yaşadık, yaşıyoruz. Bu gruplar, ne yazık ki, çevrelerinin çekim alanına kapılarak fikirlerini doğruluktan ve gerçeklikten koparan, kafası bulanık bireylerden oluşuyor. Topluma uyumu, gerçeklerden kopmadan sağlayabilenlere ne mutlu…

5. Bilişsel Uyumsuzluk Deneyleri - Kendimize Yalan Söylediğimiz Olur

Bilişsel uyumsuzluk, insanların çatışan duygu, düşünce ve değerleriyle başa çıkamamaları sonunda zihinsel sapmalar göstermeleridir. Bu konuda birçok araştırma yapılmıştır. Bunlardan en ilginç olanı Leon Festinger tarafından gerçekleştirilmiştir.

Katılımcılara uzun süreli olağan işler verilir. Aynı iş için grubun yarısındaki bireylere 1'er dolar, diğer yarısındaki bireylere 20'şer dolar verilir. Sonunda iş ile ilgili duygu ve düşünceleri alınır. 1 dolar alanlar işi sevdiklerini ama zamanında bitiremediklerini söylerler. Buna karşılık 20'şer dolar alanlar işi zamanında bitirdiklerini söylerler.

Görüldüğü gibi, günlük sıradan işlerde bile zihnimizi yaşam boyu meydana gelen olaylara göre düzenlemek adına kendi kendimize yalan söyleme eğilimindeyiz.

Sonuç

  • Belirli sosyal çevreler ve konumlar insanları suçlu ve saldırgan yapabiliyor.
  • Bazen gözümüzün önünde meydana gelen değişimleri fark edemiyoruz.
  • Otorite figürlerinin talimatlarına kötü de olsa uyma eğilimi yaygın.
  • Çevremizin ve arkadaş grubumuzun etkisiyle gerçeklik ve doğruluktan sapabiliyoruz..
  • Kendimize yalan söylediğimiz oluyor.

Kendimizin ve diğer insanların neler yapabilecekleri konusunda çok az şey biliyoruz. Burada açıklananlar yüzeyde kalanlardır. Daha bilmediğimiz çok şey olsa gerek.

  • Yukarıdaki beş eğilimden en çok hangisinin doğru olduğuna inanıyorsunuz?
  • Bu sonuçları bir eğitimci olarak öğrencilerinizi anlamada ve yönlendirmede nasıl kullanırsınız?

Kaynaklar

Çok Okunanlar:

Kabullenme Enerjisi

Meslek ve Kariyer Planlamasında İlgi ve Mesleki İlgi Ölçekleri

Olumsuz Öğrenmeleri Anlamak ve Söndürmek